İPUCU #38: Uzaktan Yönetimdeki Kritik Unsur, Güven Duygusu

İPUCU #38: Uzaktan Yönetimdeki Kritik Unsur, Güven Duygusu

31/03/2020 | Azor Brand & People Solutions
Tahmini Okunma Süresi: | Kelime

Koronavirüs pandemisi ile birçok kurum aldıkları önlemler dahilinde uzaktan çalışma modelini hayata geçirdi. Hal böyle olunca, iş insanları evden çalışmanın inceliklerine odaklandı. Ancak, bugün farklı bir konu daha gündeme geliyor: Uzaktan Yönetim. Öyle ki bugün, birçok lider ve yönetici evden çalışma sistemi dahilinde ekiplerini nasıl daha verimli yönetebileceklerinin cevabını arıyor. Bunu yaparken, birçok farklı alanda da olduğu gibi alet kutusu niteliğinde hazır modellere ihtiyaç duyuyorlar. Biz de bugünkü ipucumuzda, bu gibi yaklaşımların net bir formülü olmadığını ve söz konusu süreci daha iyi yönetebilmek için önce insanı doğru anlamamız gerektiğini hatırlatmak istedik. 

UZAKTAN ÇALIŞMANIN TEMELİ KARŞILIKLI GÜVEN

Uzaktan yönetim konusuna yaklaşımı konjonktürden bağımsız değerlendirmek doğru olmayacaktır. Son dönemde hep beraber tecrübe ettiğimiz zorlu süreci göz önüne aldığımızda, neredeyse her çalışanın/yöneticinin istemsizce konfor alanlarının dışına itildi ve stresleri arttığını görebiliyoruz. Bunda sadece sağlıkkaygısı değil, kontrolümüz dışında değişen iş yapış biçimlerimizin de rolü olduğunu söylemek mümkün. İşte bu nedenledir ki, bugün yöneticilerin ve çalışanların karşılıklı olarak yeni bir konfor alanı inşa etmesi gerekiyor. Bunu destekleyecek en kritik şey ise güven duygusu...

İnsan, beyninin yapısı gereği bu kavrama sadece karşısındakine güvenip güvenemeyeceğini sorgulayarak yaklaşıyor olsa da, güven karşılıklı çalışan bir duygu. Yani, güven hissini tesis edebilmek için sadece birine güvenmemiz değil, karşımızdakine de güven vermemiz gerekiyor. Tam da bu nedenle, uzaktan yönetim süreciyönetici ve çalışan arasında çift taraflı işleyen bir sistematiğe sahip. 

YÖNETİCİLER NE YAPMALI?

Yöneticilerin uzaktan yönetim sürecinde çalışanlarına güvendiklerini net şekilde ortaya koymaları gerekiyor. Bunu yapabilmek içinse insan beynini, hormonlarını ve konfor alanı psikolojisini anlamalarında büyük fayda olduğunu görüyoruz. Bu entellektüel alt yapı ile, belirsizliğin hakim olduğu ve her geçen gün yeni gelişmelerin yaşandığı konjonktüre durumsal olarak yaklaşabilmeleri de önem arz ediyor. Yöneticilerin beklentilerini net şekilde dile getirmesi ve çalışanlarının nabzını yakından tutarak Blanchard'ın Durumsal Liderlik modelini uygulaması bu dönemde fark yaratabilir. Belki her şeyden önemlisi, liderlerin ekip arkadaşlarına bir çalışandan öte insani değerler ışığında yaklaşabilmeleri. Maalesef, içinde bulunduğumuz konjonktürde bile, ekip arkadaşlarıyla sadece iş bazında irtibatta olan yöneticiler olduğunu görebiliyoruz. Bugün çalışanlarınıza, hallerinden anladığınızı gösterebilmeniz, bu değişken dünyadaki ruh hallerini sormanız güven duygusunu tekrar yeşertmekte büyük rol oynayabilir.

ÇALIŞANLAR NE YAPMALI?

Sürdürülebilir bir güven ortamı oluşturabilmek için, çalışanların da üzerine önemli roller düşüyor. Mesela, içinde bulunduğumuz ortamın yöneticilerimize ve liderlerimize ek belirsizlikler getirdiğini unutmamakta fayda var. Yöneticilerin de bir konfor alanına ihtiyacı var. İşte bu noktada, çalışanların yöneticilerin ve karar vericilerin yaşadıkları çelişkileri doğru anlayarak, raporladıkları kişilere nasıl güven verebileceğini düşünmesi gerekiyor. Bu yolda çalışanların, yöneticilerinin kaygı noktalarını anlamaya çalışması ve söz konusu kaygıları ortadan kaldıracak aksiyonlar alması güven ortamının yeşermesi açısından önemli bir adım olabilir.

Karşılıklı ve sürdürülebilir bir güven ortamı yaratamamız durumunda, pandemiyi atlattıktan sonra yeni VUCA'larımızdan biri iş hayatındaki karşılıklı güvensizlik olabilir. Bu da toparlanma sürecinin tahmin edilenden çok daha uzun zaman almasına sebebiyet verebilir.

Sağlıkla kalın 🌟🙏

Azor Brand & People Solutions